Özel sebepler
1.Zina(Türk Medeni Kanun Madde:161):
Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Kanunun zinadan kastı eşlerden birinin, evlilik devam ederken karşı cinsle cinsel münasebetidir. Bu münasebet her türlü delille ispat edildiğinde başkaca bir nedene gerek kalmadan, açılacak dava ile hakim boşanmaya karar verir.Ancak kanun koyucu bu sebeple boşanma davası açılabilmesini süreye bağlamıştır. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Yani zina olayını öğrendikten sonra 6 ay içerisinde dava açmalıyız ve halde zina eyleminin üzerinden 5 sene geçerse gene dava açma hakkımız ortadan kalkacaktır.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Yani zinayı öğrendikten sonra açık bir şekilde affedersek veya zina üzerine herhangi bir eylemde bulunmazsak örtülü olarak affedilmiş sayılacağından dava açma hakkımız ortadan kalkar.
2.Hayata Kast, Pek Kötü ve Onur Kırıcı Davranış(Türk Medeni Kanun Madde:162)
Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Hayata kast; bir eşin, diğer eşi öldürme girişimidir. Eş, bu kastını fiil olarak ortaya koymuş olmalıdır. Bu nedenle sadece ölümle tehdit etmek bu nedene dayanarak boşanma davası açabilmek için yeterli değildir. Ancak her somut olay, tehdidin ciddiyeti bakımından, ayrıca değerlendirilmelidir.
Pek fena muamele; diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırıdır. Eşin, diğer eş tarafından bir kez dahi şiddet görmesi bu kapsamda değerlendirilir. Bu nedenle eşe yönelik kötü muamelenin süreklilik arz etmesi aranmaz.
Onur kırıcı davranış; eşlerden birinin, diğerinin onuruna, haksız ve ona hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırıdır. Bu saldırının üçüncü bir kişinin önünde yapılmış olması aranmamaktadır. Tarafların yalnız oldukları ortamda yapılan saldırılar da birey onurunun zedelenmesi bakımından yeterlidir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
3.Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (Türk Medeni Kanun Madde 163)
Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.
Küçük düşürücü suçun belirlenmesinde, suç karşılığı öngörülen ceza değil, toplumdaki anlayış dikkate alınır. Örnek vermek gerekirse, hırsızlık, hileli iflas, dolandırıcılık, ırza geçme gibi suçlar küçük düşürücü suç kapsamında değerlendirilmektedir. Bu suçların bir defa işlenmesi dahi boşanmaya dayanak teşkil edebilecek yeterliliktedir.
Haysiyetsiz hayat sürmenin varlığının kabulü için ise, bir süreklilik söz konusu olmalıdır. Bu gibi durumlara, ayyaşlık, kumarbazlık ve hayat kadını olarak çalışma örnek olarak gösterilebilir.
Küçük düşürücü suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için, sadece iddia edilen fiillerin ispatlanması yeterli değildir. Ayrıca, boşanma davası açan eş için bu sebepler, diğer eşle birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmelidir. Söz konusu durumların varlığına rağmen, bu fiiller taraflar arasında sorun yaratmıyorsa, bu sebeplere dayanılarak boşanma davası açılamayacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi belirtilen sebepler mutlak değil, nispi boşanma sebepleridir.
Bu boşanma sebebine dayanarak her zaman dava açılabilir yani kanun hak düşürücü süre ön görmemiştir.
4.Terk (Türk Medeni Kanunu Madde 164)
Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir.
Öncelikle terk, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacı taşımalıdır. Yani haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Mesela askerlik görevini yerine getirdiği için ortak konutta bulunmayan eşe karşı, terke dayalı boşanma davası açılamayacaktır. Ancak, haklı bir sebebe dayanarak ortak konuttan ayrılan eşin, sebebin ortadan kalkmasına rağmen konuta dönmemesi halinde, terk olgusu yine gerçekleşmiş kabul edilir.
Önemle belirtmek gerekir ki, eşin ortak konutu terke zorlanması halinde, zorlamada bulunan eş terk etmiş sayılacaktır. Bu durumda, terke dayalı boşanma davası açma hakkı, terke zorlanan eşe tanınmıştır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz. Kanunumuz terke dayalı boşanma davası açılabilmesi için, eşin ortak konuta davet edilmesini aramaktadır. Bu davet, kanunda belirtilen şartları havi bir ihtar yoluyla yapılacaktır. Söz konusu ihtarın yapılabilmesi için, ortak konutun terk edilmesinin üzerinden dört aylık sürenin geçmesi gerekmektedir.
İhtarda, eşin iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği; aksi takdirde kendisine karşı boşanma davası açılacağı hususu yer alır. Belirtilen iki ayın geçmesine rağmen eş hala ortak konuta dönmemişse, terke dayalı boşanma davası açılabilecektir.
Özetlemek gerekirse terke dayalı boşanma davasının açılabilmesi için, ihtardan önce dört ay; ihtardan sonra iki ay olmak üzere, terk fiilinin üzerinden altı ay geçmesi gerekmekte; boşanma davası ancak bu sürenin sonunda açılabilmektedir. Belirtilen şartların gerçekleştiğinin tespiti halinde mahkemece boşanmaya karar verilecektir.
5.Akıl hastalığı (Türk Medeni Kanun Madde 165)
Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Boşanma davasının açılabilmesi için akıl hastalığının ne zaman başladığı önem arz etmemektedir. Davanın açıldığı esnada hastalığın varlığı yeterlidir.
Ancak unutulmamalıdır ki, bu sebebe dayanılarak açılan boşanma davasında, hastalığın iyileşemeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi gerekmektedir. Yani, akıl hastalığının geçici değil, sürekli olması aranmaktadır.
Akıl hastalığı nispi bir boşanma sebebidir. Bu nedenle sadece akıl hastalığının varlığı boşanma için yeterli değildir. Ayrıca hastalığın, ortak hayatı çekilmez hale getirdiğinin ispatı gerekmektedir.
Bir daha ki yazımızda boşanmanın Genel nedenlerini ve Anlaşmalı boşanma konularına değineceğiz. Yazılarımızın faydalı olacağını temenni ederim. Bir daha ki yazı da görüşmek üzere sağlıcakla kalın..
Av.Fatih Haydar Kayacı